• Kadim Şehir Kudüs - Arzın Arşa Kavuştuğu Yer
KATEGORİLER

Hint Binası

Bu güzergâhın bir sonraki durağı olan bir Hint binasına ulaşmak için güneye doğru Nablus Yolu'nu takip ederek 500 ile 600 metre ilerlemeniz gerekiyor. Yolun batı tarafında göreceğinizbinalar; Genç Hristiyanlar Derneği, Amerika Konsolosluğu ve Sad ve Said Camiidir. Bunlardan sonra Hind Binasına ulaşabilirsiniz.

İsim ve Konum

Bina bölgeye yatırım yapan Hintli bir aile tarafından yaptırıldığı için bu isimle anılır. Alman Schmidt Okulu binasının doğusunda Al-Amud Kapısı'na birkaç adım uzaklıktadır.

Hint binasının özellikleri

Binanın yirminci yüzyılın ilk yarısı, İngiliz Mandası dönemine ait Arap mimarisinin özelliklerini taşımaktadır. Üç katlı binanın ilk katı dükkân tasarlanmış, ikinci ve üçüncü katlar ise ofis ve odalar bulunmaktadır. En önemli özelliği, eski yerel mimari gelenekler ile bazı modern ve klasik unsurların karışımı olmasıdır.

Farklılıklar

Bu caddedeki binalarını farklılıkları görmek için, Hint binasının karşısındakiAlmanlara ait Schmidt okulunu dikkatli şekilde incelemenizi öneririz. Orta Çağ'da yapılan kulelere benzeyen 1868’de inşa edilen yapının renkli ve arabesk süslemelerden yoksun olduğunun görürsünüz.

⇒ GALERİNİN DİĞER FOTOĞRAFLARI

KATEGORİDEKİ MADDELER

    Vakıflar Binası

    Kanuni Sultan Süleyman ve Selahaddin Eyyubi caddelerinin köşesinden birkaç metre aşağıda yer alır. Tarihi mirasa ait motiflerile süslenmiş modern bir binadır. 1960’larda yapılmasına rağmen, temel olarak girişte ve bina cephesinde inşa planında alternatif renklerin kullanılması, at nalı kemer gibi özel mimari tasarımların kullanılması, Kanuni Sultan Süleyman Sebili’nin (çeşmeler) bir yansıması olarak üçgen motiflerle, kemer sütunların her iki tarafının da süslenmesi, 16. yy Kudüs Surları’nı yansıtan çıkıntılı dairesel süslemelerin varlığı dolayısıyla burası temel geleneksel özellikleri sergilemektedir. Modern özellikleri olarak ta uzun sütunları olan yarı dairesel kemerler gösterilebilir.

     

    Ayrıntılar

    Burak Duvarı

    “Burak duvarı”, kutsal Mescidi Aksa'nın Batı duvarı içerisinde yer almakta olup, duvarın bir parçasıdır ve bu duvar İslamiyetin bir mülkü sayılır. Allah Resûlü s.a.v’inİsra gecesi Mescid-i Aksa'ya vardığında bineği Burak'ı bağladığı yer olduğu için bu adı almıştır.

    Yahudiler ise Süleyman mabedinden kalan son parça olduğunu zannettiklerinden dolayı “ağlama duvarı” diye isimlendirmektedirler. Şunu da belirtmek gerekir ki Hicri 9. ve Miladi 15. yüzyıla kadar namazlarını Eskişehir toprakları dışında ve Cebeli Zeytün’de kılıyorlardı. Burası ise son dönemlerde kutsiyet affettikleri yerlerden biri olmuştur. 

    İngilizlerin Filistin'i İşgali (1917-1948) sırasında ise Yahudi göçmenler Burak duvarını kontrol altına almak için yanına masa, sandalye ve örtüler koymak suretiyle yeni bir oluşumu dayatmaya çalıştılar. 1929 yılında Burak duvarının yanında gösteriler düzenleyerek “duvar bizimdir” diye bağırdılar. Böylece duvar ve Mescid-i Aksa'nın müslümanlara ait olduğunu savunmak adına bir devrim filizi ateşlendi ve bu devrim “Burak devrimi” olarak bilindi. Bu devrim sonrasında 1930 yılında Burak duvarı olayını incelemek için uluslararası bir komisyon geldi ve vardığı sonuçlarında İngiliz hükümeti ve Milletler Cemiyeti birlikte bir takım sonuçlara vardılar. Bu sonuçlar Burak duvarının Arap Filistin halkının hakkı olduğunu ispat eden önemli bir uluslararası belge oldu. Bu sonuçların en önemlileri ise aşağıdaki gibidir: 

    • Batı duvarının mülkiyeti sadece Müslümanlara aittir ve buranın tüm ayni hakları onlarındır. Çünkü vakıf arazisi olan Harem-i Şerif alanının ayrılmaz bir parçasıdır. Aynı şekilde duvarın önünde bulunan kaldırımın ve duvarın karşısında Haratü-l Mugarabe adıyla bilinen mahallenin önündeki kaldırımın mülkiyeti de Müslümanlara aittir. Ancak İslam şeriatının hükümlerine göre kaldırım, iyilik ve yardım mercilerinin kullanımına ayrılmıştır.
    • Bu raporun hükümlerine veya taraflar arasındaki anlaşmaya istinaden Yahudilerin duvarın yakınlarına koydukları ibadet araçları ve/veya diğer araçlara hiç birşekilde itibar edilemez ve hiçbir şekilde Yahudilerin duvar ya da duvarın önündeki kaldırım üzerinde herhangi bir ayni haklarının oluştuğu anlamına gelmez. 

    Yahudiler 1967 yılında Doğu bölümünü de işgal etmek suretiyle Kudüs'ün tamamını ele geçirdikten sonra, Mescid-i Aksa’nın Batı duvarına (Burak duvarı) bitişik olan kadim Mugarebe Mahallesi'ni yıkarak duvarı kontrol altına almak için duvarın önünde bir meydan inşa ettiler.

    Ayrıntılar

    Hint Binası

    Bu güzergâhın bir sonraki durağı olan bir Hint binasına ulaşmak için güneye doğru Nablus Yolu'nu takip ederek 500 ile 600 metre ilerlemeniz gerekiyor. Yolun batı tarafında göreceğinizbinalar; Genç Hristiyanlar Derneği, Amerika Konsolosluğu ve Sad ve Said Camiidir. Bunlardan sonra Hind Binasına ulaşabilirsiniz.

    İsim ve Konum

    Bina bölgeye yatırım yapan Hintli bir aile tarafından yaptırıldığı için bu isimle anılır. Alman Schmidt Okulu binasının doğusunda Al-Amud Kapısı'na birkaç adım uzaklıktadır.

    Hint binasının özellikleri

    Binanın yirminci yüzyılın ilk yarısı, İngiliz Mandası dönemine ait Arap mimarisinin özelliklerini taşımaktadır. Üç katlı binanın ilk katı dükkân tasarlanmış, ikinci ve üçüncü katlar ise ofis ve odalar bulunmaktadır. En önemli özelliği, eski yerel mimari gelenekler ile bazı modern ve klasik unsurların karışımı olmasıdır.

    Farklılıklar

    Bu caddedeki binalarını farklılıkları görmek için, Hint binasının karşısındakiAlmanlara ait Schmidt okulunu dikkatli şekilde incelemenizi öneririz. Orta Çağ'da yapılan kulelere benzeyen 1868’de inşa edilen yapının renkli ve arabesk süslemelerden yoksun olduğunun görürsünüz.

    Ayrıntılar

    Tunkuş El Muzaferiyye Hanımın Sarayı

    El Aksa Camii'ne giden Bab al-Nazir yolundan batıya dönülerek veya Khan Al-Zayt üzerinden, Akbatü'l-Tekiya Yolu'nun kesişme noktasından doğuya dönülerek ulaşılabilir. Bu eşsiz sarayın birbirinden güzel üç kapının süslediği cephesini görebilmek için biraz yürümeniz gerekiyor.

    Konum ve İsimleri

    Saray, Aqabat Al-Takia Yolu'nun güney tarafında yer almakta ve Dar al-Sit, Amara al-Sitt, al-Dar al-Kabir isimleriyle de anılmaktadır. Bugün Haseki Sultan binası ile birlikte Müslüman yetimhanesi olarak kullanılıyor.

    Batı Girişi

    Saray, Kudüs’teki binalar içinde en güzel ve en büyük cepheye sahip olanlarından biridir. Öndeki yazı şeridi, pencerenin dekoratif çerçevesini çevreleyerek giriş apsisinin önü etrafında döner. Bandın içeriğinde, Memluki nesih yazısı ile bir besmele ve ardından Al-Hicr Suresi'nden 46-55 ayetlerinin yazılmıştır:

    “Allah’a karşı saygısızlıktan sakınanlar mutlaka cennet bahçelerinde ve pınar başlarında olacaklar. Esenlikle, güvenle girin oraya!" (denecek).Onların gönüllerini düşmanlık duygularından temizledik; artık bir kardeşler topluluğu olarak sedirler üzerinde karşı karşıya oturacaklar. Orada hiçbir yorgunlukla karşılaşmayacaklar. Oradan çıkarılmaları da söz konusu olmayacaktır. Kullarıma benim gerçekten çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olduğumu bildir. Ama azabım da çok elem verici bir azaptır! Onun yanına girip selâm vermişler, o da, "Doğrusu biz sizden korkuyoruz" demişti. "Korkma" dediler, "Biz sana bilgili bir çocuk müjdeliyoruz. "İbrahim, "Üzerime yaşlılık çökmüş olmasına rağmen bana böyle bir müjde getiriyorsunuz öyle mi? Peki (çocuğum olamayacağına göre) bana neyi müjdelemiş oluyorsunuz?" dedi. "Sana gerçeği müjdeledik. Sakın ümitsizliğe kapılanlardan olma!" dediler.

    Orta Giriş

    Ortadaki giriş, üç girişten en kısa ve en basiti olmasına rağmen en geniş olanıdır (2.22 m) ve beşgen bir kemerle taçlandırılmıştır. Kapı yapıldığında ahır olarak planlanan uzun süre ana salon işlevi gören alana açıldığı için bu tasarım fonksiyonelliğe önem verildiğinin bir kanıtıdır. Bu alan günümüzde marangoz atölyesi olarak kullanılmaktadır.

    Doğu Girişi

    Doğu girişi, Sitt Sarayı'nın kuzey cephesine açılan üç kapının en güzelidir. Kırmızı – Beyaz ve siyah- beyaz taşların ahenkli bir şekilde karıştığı hoş bir görüntüsü vardır.

    Kurucu

    Bu sarayın kurucusu Tanşakbinti Abdullah el-Muzafferiye Hanım efendidir. İsmi Türkçe de değerli, harika anlamına gelen Tanşakhanım’ın o dönemde yaşayan ve Muzaffer isimli bir emirin eşi olduğu düşünülüyor. Zengin ve asil bir hanım olan Tanşak Hanım Efendi, çok sevdiği Kudüs’e birçok nadide eser bırakmıştır.

    Ayrıntılar

    Amerikan Doğu Araştırmaları Okulu Binası

    Albright Akademi

    Bu yoldaki bir sonraki konuma ulaşmak için Selahaddin Caddesi üzerinde Zehra Caddesi ile kesiştiği noktaya kadar kısa bir mesafeyi yürümek gerekiyor. Kavşağın kuzey köşesinde, etrafı uzun ağaçlar, pembe bitkiler ve yabani otlarla çevrili, demir bir çitle çevrili bir bina Akademi binasıdır.

    Tarihi

    Bina iki kattan oluşmakta olup, plan olarak dikdörtgendir. Girişi mütevazı da olsa askıya alınmış olup, pencerelerinin yüksekliği, yüksek balkonları ve kiremitli çatısı ile karakterizedir 1925 yılında yapılan orijinal binaya 1931'de başka bir kanat eklendi. Binayı çevreleyen ağaçlık alanlar onu gürültüye karşı kısmen korumaktadır.

    Kütüphanesi

    Bina, İncil çalışmalarında uzmanlaşmış değerli bir kütüphane içerir ve enstitü, Filistin'deki çeşitli yerlerde saha kazıları yürütür ve her yıl bir grup lisansüstü öğrenci ve araştırma yazarına ev sahipliği yapar. Bahsedilen gruplar için bilimsel program hazırlar, toplantı ve ziyaretler organize eder.

    Ayrıntılar

    Tarihi İmperial Hotel

    İmperial Hotel binasına ulaşmak için Bab’ül Cedide girmeli ve Casanova Caddesi ile kesişene kadar güneye doğru yolda yürümelisiniz. Size otele ulaşmak için sabit bir yol önermeyerek, daha ziyade kendi yolunuza giderek tarihi şehrin havasını teneffüs etmeniz isteriz. Sokaklar bir şekilde otelin bulunduğu Bab al-Khalil meydanında sona erecektir.

    İsim

    1940 larda kısa bir süre Markus otel olarak bilinen yapı tarihi şehrin içinde bir paradoks olarak imperial ya da yeni imperial otel olarak tanınmaktadır.

    Konum

    Otel, Kudüs Kalesi'nin karşısında, El Halil Kapısı'na birkaç metre uzaklıkta yer almaktadır. En belirgini girişin olduğu güney cephesi olmak üzere üç cepheye sahiptir.

    Binanın Yapılış Tarihi ve Toplumsal Rolü

    Modern otel konsepti ile Kudüs'ün en eski otellerinden biri olan bu yapı 1889 yılında tamamlanmıştır.Alman İmparatoru II. William ve eşi Victoria'nın 1898'de Kudüs'ü ziyaretleri sırasında burada kaldıkları bilinmektedir. Bunun dışında birçok tarihi olaya ev sahipliği yapan bina bir dönem sinema salonu ve düğün organizasyonları içinde kullanılmıştır.

    Otelin inşası sırasında, bölgede AugustanLegate ve Marcus Julius Maximus adına bir yemin yerine getirilmesine ilişkin bir yazıtın bulunduğu bir sütunun gövdesinin kalıntıları bulunduğu anlatılmaktadır.

    Mimari

    Otelin mimari dokusu, değiştirilmiş olsa da Yunan unsurlarından etkilendiği anlaşılmaktadır. Bina üç kattan oluşmaktadır.Cepheler, çift uzunlamasına sütunlar, caddelere, kaleye ve Kudüs duvarına bakan geniş, dikdörtgen balkonlar ve yarım daire biçimli kemerlerle biten uzunlamasına pencerelerle örülmüştür.

    Ayrıntılar

    Eftimus Çarşı Şadırvanı

    Kudüs'ün yenipazarı Eftimus çarşısının ortasında bulunan bu eşsiz çeşme, Bab al-Silsila yolunun sonundadır. Bu ziyaretten sonra sağa döndüğünüzde karşınıza üç çarşı çıkıyor: Al-Havacat, AL-Attarin ve Al-Lahhamin. Al-Maristan Yolu'nun (Bimaristan) başlangıcında ikinci kez sağa dönerekBab Al-Khalil e doğru gidebilirsiniz.

    Çarşı,Eftimusadını 1902'de yirminci yüzyılın başlarında bu pazarı inşa eden Yunan ArchimandriteEftimus'tan almıştır.Pazar, Alman Kurtarıcı Kilisesi'nin batısında ve Kutsal Kabir Kilisesi'nin güneydoğusunda yer almaktadır.

    Ayrıntılar

    El İmaratül Amire

    "Al-Amara" Türkçe kökenli bir kelime olup, özellikle çorba olmak üzere fakirlere ve yabancılara yemek servisi yapılan bina anlamına gelir. Kudüs'ün en meşhur imaretiHaseki Sultan Tekkesi olarak bilinmektedir. Tekke kelimesi kökeni Türkçe olan bir kelime olup, tasavvufi bir kurumdur.

    Doğu Girişi

    Es-Sitte sarayına bakmaktadır. Üç delikli bir kemerden oluşan, etrafı kalıplanmış bir süslemeyle çevrilidir ve giriş açıklığı, düz bir kemerle örtülmüştür. İstanbul'daki Darülaceze girişine benzemektedir. Es Sitte sarayı Memluklerin medreselerine benzerken imaret Osmanlı mimarisinin izlerini belirgin olarak taşımaktadır. Kuzey girişi, bir avluya açılan bir çardağa açılır. Bu bölümde büyük bir bina, dükkânlar, bir çeşme ve iki katlı bir bina, bodrum katının salonlarından bir olan fırını içermektedir.

    Kurucu

    Al-İmaretü al-Amireyi inşa eden Haseki Sultan, Kanuni Sultan Süleyman’ın eşidir.

    Mimari Birimleri

    İmaretin bünyesinde büyük bir han, kubbeli ve kemerli bir cami, sufiler ve fakirlerin barınması için 55 oda, fırınlı büyük bir mutfak, değirmen, birkaç mağaza ve sakinler ve yemek pişirmek için temiz su kaynağı

    Ayrıntılar

    Şeyh Mucir Eddin El Hanbeli Kabri

    • Meryem aleyhi selam Türbesinin bulunduğu kilise’nin yamacından tırmanışı tamamladıktan hemen sonrakubbesi görülen küçük güzel bir yapıdır.

      Mucirüddin Hanbeli Kimdir?

      Mucirüddin Abdurrahman Ebu el-Yemen el-Amri el-Âlimi el-Hanbeli, fakih, kadı ve tarihçidir. El-Uns el-Celil bittarihi el-Kuds ve’l Halil kitabının yazarıdır. Kitap Filistin topraklarındaki iki değerli şehrin tarihini anlatmaktadır. Hicri 860 yılında doğdu ve 927 yılında ise vefat etti. Memluklu döneminin sonunda ve Osmanlı döneminin başlangıcında Kudüs'ün parlak şahsiyetlerinden biriydi.

      Kubbenin Tarihi

      Kubbe 1942 yılında Yüksek İslamKonseyi tarafından yaptırılmıştır. Ortasında dört tarafı açık küçük bir kubbe olan, dört mermer sütun üzerine oturan, dört kemeri destekleyen dikdörtgen bir yapıdan oluşmaktadır.

      Mezarın Bab al-Rahma mezarlığının doğusunda yer aldığını veyolun genişletilmesi için yapılan kazı çalışmaları sırasında keşfedilerek şimdiki yerine taşındığı da iddia edilmektedir.

    Ayrıntılar

    Siyon Rahibeleri Manastır Sebili

    • Manastıra, El Vad caddesinden güneye doğru ilerlenerek ulaşılır. Giriş, köşesinden gerçekleşir ve ziyaret pazar günleri hariç her gün (08.30- 12.30- 14.30-16.30) arsında yapılabilir.

      Büyük modern bir manastır, bir kilise, küçük bir müze ve bir gölet içeren bu mekân, Herod ‘un Antonia kalesinin (Omariya okulu) kuruluşundan bu yana uzun bir geçmişe sahiptir ve bugün görülenlerin çoğu, MS 135 yılında İmparator Hadrian dönemine kadar uzanmaktadır.

      Gölet

      Yönetim ve karşılama alanını geçip birkaç basama inilerek gölete ulaşılır. Suyun kaynağı, manastırın çatısından ve Bab al-Amoud alanından geçen bir kanaldan gelen yağmur suyudur.

    Ayrıntılar

    Selmanı Farisi Makamı

    • Bugünkü İran topraklarında doğmuş, zengin ve itibarlı bir aileye mensup olan Selman’ın babası mecusiliğe inananların önderlerindendi.

      Mecûsilerin kutsal saydıkları ateşin sönmemesini sağlamakla görevli iken hristiyanlığı seçti. Eğitim almak, kendini dini alanda geliştirmek için seyahatler yaptı. En son yanında bulunduğu papaz ölmek üzereyken kendisine Hanif dini üzere gönderilecek son peygamberin haberini verdi. Bu haber üzerine yola düşen Selman kandırılarak köle olarak satıldı. Birkaç sefer sonra Medine’de bir yahudiye satıldı. Orada peygamber olduğunu iddia eden şahsın haberini aldı. O’nun Kuba’ya geldiğini duyunca hemen yanına gitti. Nübüvvet mührü, hediye kabul edip, sadaka almadığını görünce Müslüman oldu. Hürriyetine kavuşamadığı için Bedir ve Uhud savaşlarına katılamadı. Ashabın yardımlarıyla diktiği 300 hurma fidanı ve hazineden ödenen bir miktar para karşılığında kölelikten kurtuldu. Kısa süre sonra Medine’ye doğru gelen müşrik ordusuna karşı hendek kazma fikri ile tarihe geçti. Hendek kazılması konusundaki gayreti de oldukça takdire şayandı.Benzer bir olayda Taif muhasarası sırasında yaşanan mancınık benzeri savaş aleti kullanma fikri idi. Ashab-ı Suffadan olduğu için ilim ve hadis rivayetinde sonraki nesillere örnek olmuştur.

      Ebubekir ra döneminde Medine’den ayrılmadı.

      Ömer ra nın zamanında Kadısiye savaşına katıldı, Kufe şehrinin kuruluşu sırasında da önemli katkıları oldu. Fetihler sonrasında Medain valiliği ile görevlendirildiğinde de zahidane yaşayışı ile herkese örnek oldu. Bu zamanda söylediği “yükü hafif olan kurtuldu “ sözü hala Müslümanlar için güzel bir prensiptir. Tahminen 656 yılında burada vefat etti.

      Çok sevildiğinin bir nişanesi olarak İslam topraklarının birçok bölgesine Selman ra atfedilen makamlar bulunmaktadır.

      Seyahatleri sırasında öğrendiği Rumca ve İbranicede onun için farklı bir hizmet kapısı olmuştur.

      Ensar ve Muhacirin paylaşamadığı bir şahıs olan Selman ra “Selman bizdendir, ehl-i beyttendir” iltifatı ile haklı olarak şerefine şeref katmıştı.

      Birçok tasavvufi ekolde benzer şekilde silsilelerini ona nispet ederek onun bereketinden hissedar olmaya çalışmıştır.

      Allah kendisinden razı olsun

    Ayrıntılar

    Uruc Yükseliş Mescidi

    • Es-Su’ud Camii ne ulaşmak için Selman-ı Farisi ra makamından ana yola dönüp birkaç merdivenden çıkmanız yeterli.

      Es-Su’ud’tan Maksat

      Es-Su’ud’tan kasıt, İsa aleyhisselamın göğe yükselişi ni ifade etmektir. Üç İncil’de de bu hadiseden bahsedilmekte fakat nerede olduğuna dair kesin bir bilgi bulunmamaktadır.

      Kur’an’ı Kerimde de Nisa suresi 158. Ayette” bilakis Allah’u Teâla onu kendine doğru yükseltti ve Allah’u Teâla aziz ve hakimdir.” buyurulmaktadır.

      Es-Su’ud Kubbesinin Mahiyeti

      Kudüs'teki önemli ziyaret yerlerinden biri olan es-Su’ud Kubbesi, Hıristiyan inancına göre Mesih'in dirilişinden sonra yükselişini anlatmaktadır.

      Kubbe’nin Mescide Dönüşmesi

      Selahaddin’in 1187 yılında Kudüs'ü fethinin ardından bu anıtsal kubbeden geriye kalanlar camiye çevrilmiş ve o zamandan günümüze kadar İslami bir vakıf olarak kalmıştır. Şu anda mekân İslami Vakıflar Dairesi tarafından yönetilmektedir. Hristiyanlar serbestçe bu mekânı ziyaret edebilmektedirler.

      Dekoratif ve Mimari Unsurları Korunması

      Selahaddin ve halefleri döneminde gerçekleşen restorasyonlarda,mermer sütun başlıkları başta olmak üzere Haçlı mimari ve dekoratif unsurlarının birçoğu korunmuş, ancak sekizgenin güney tarafına bir niş eklenmiş, sütunlar arasındaki duvarlar açılmıştır. Çalışmalar esnasında kiremitlerin de restore edildiği anlaşılmaktadır.

      Kubbe Düzeni

      Kubbenin bugünkü planı; sekizgen, duvarlar arasında, bitki ve hayvan motifleri içeren sütun başlıkları olan mermer sütunlar ve direklerin hemen üzerinde yükselen yuvarlak bir boyun ile desteklenen yarım ay şeklidir.

      İsa aleyhisselamın ayak izi olduğuna inanılan yer, dikdörtgen şeklinde ve zeminden biraz yüksekbir taş çerçeve ile çevrilidir.

    Ayrıntılar