• Kadim Şehir Kudüs - Arzın Arşa Kavuştuğu Yer
KATEGORİLER

El Maristan El Salahiy

El Maristan El Salahi Hastanesi, Kıyamet Kilisesi'nin yakınlarında Dabbağa (Dericiler) mahallesinde bulunmaktadır. Maristan sözcüğü farsçadan gelmekte olup, şifahane ve hastane anlamlarına gelmektedir. El Maristan El Salahi denmesinin sebebi Sultan Selahaddin Eyyubi tarafından satın alınarak vakfedilmiş olmasıdır. Selahaddin Eyyubi Kudüs'ü fethettikten sonra hastanenin olduğu alanın tıp okulu ve hastane olmasını emretmiştir. Çeşitli bölgelerden getirilen ilaçlarla döneminde tedavisi zor olan birçok hastalık burada tedavi edilebilir hale gelmiştir. Hastalardan muayene ücreti talep edilmediği gibi ilaçları da ücretsiz verilmiştir. Ayrıca, medrese öğrencilerine en iyi şekilde eğitim verilerek, burada eğitim alan doktorlar bu hastanede ve farklı hastanelerde istihdam edilmiştir.

⇒ GALERİNİN DİĞER FOTOĞRAFLARI

KATEGORİDEKİ MADDELER

    Kudüs Surları

    Kadim şehir surları Kanuni Sultan Süleyman tarafından inşa edildi. Surlar bölgenin fiziki yapısına göre şekillendiği için eşit uzunlukta değildir, kenar uzunlukları ve yükseklik yerin eğimine göre değişmektedir. Duvar kalınlığı 2 metre, yüksekliği ise yaklaşık olarak 12 metredir bazı yerlerin çukur olması sebebiyle duvar 30 metreye kadar yükselmektedir. Uzunlukları ise 4300Temelde ve alt sıralarda büyük taşlar kullanılırken yukarı sıralarda daha küçük taşlar kullanılmıştır. Surların üstünde 34 adet gözetleme kulesi bulunmaktadır, kuleler, ok atmak ve gelen düşmanları gözetlemek için yapılmıştır. Surların bulunan 11 kapı’dan 7’si açıktır. Bu kapılarda 6 tanesi Sultan Süleyman döneminde yedincisi ise 7. Kapı ise Abdülhamit Han döneminde açılmıştır.

    Kadim şehir kapıları:

    1. El Halil Kapısı: Kadim şehrin batı yönündedir
    2. Yeni Kapı: Sultan Kapısı olarak da bilinir. Abdülhamit Han tarafından şehrin kuzey tarafına yapılmıştır.
    3. Şam Kapısı Surun kuzey duvarında, tam ortadadır.
    4. Sahire Kapısı Kuzey yönünde olup Şam kapısı yakınlarındadır.
    5. Esbat Kapısı Eski beldenin doğu yönündedir.
    6. Megaribe Kapısı Eski şehrin güneybatı yönündedir.
    7. Nebi Davud a.s. Kapısı Eski beldenin güneybatı yönündedir.

    Kapalı kapılar surların doğu ve güney yönündedirler, aynı zamanda Mescid-i Aksa'nın kapılarıdırlar.

    Rahmet ve Tövbe kapıları Mescidi Aksanın doğu yönünde Esbat kapısına 200 metre mesafededir. Babul Rahme ismini bitişiğinde olan mezarlıktan almıştır.

    Babul Müfred (tekli) kapısı: surun güney batısındadır.

    Sülalesi (üçlü) Kapısı surların güney tarafında, üç kemerden oluşan bir kapıdır.

    Müzdaviç (çiftli) Kapısı surların güney tarafında olup iki kemerden oluşmaktadır.

    Bu surlar tarih boyunca defalarca yıkılmış inşa edilmiştir. Hatta bir dönem çift olarak yapılmıştır, iki duvar arasını tünel haline getirilmiştir.

    Surların önemli bir işlevi de Kudüs’teki tek su kaynağı olan ‘’Silvan Pınarı’’ korumaktır. Pınara yakın, çevreyi rahat görebilen kuleler inşa edilmiştir. İlerleyen asırlarda şehir yoğun göç almasına karşı surlarda belirgin değişiklik olmamış, şehir özellikle batı yönünde gelişmiştir.

    M.Ö. 597 yılında Babil Kralı Nabukadnezzar, gözünü Filistin’e çevirmişti. Mısırlıların Asurlulara verdiği desteği bahane eden kral, ordusunu bölgeye göndererek yeni bir savaş başlatmış ve M.Ö. 597’de, Babilliler uzun ve zorlu bir kuşatmanın ardından Kudüs’ü ele geçirmiştir. Bu işgalle birlikte surlar yıkılmış, şehir korumasız hale getirmiştir.

    M.Ö. 586-537 arasında, yaklaşık 48 yıl sürgünde yaşayan Yahudiler, nihayet Babillilerin Persler karşısında yenilgiye uğramasıyla, yeniden Kudüs’e dönme fırsatı yakaladı. Pers Kralı Kiros’un 538 tarihli fermanıyla birlikte, 50 bin dolayında Yahudi, zorlu bir yolculuğun ardından Filistin topraklarına ve Kudüs’e döndü.

    MÖ 3. Asırdan sonra bölgede etkinliği hissedilen Greko Romen dönemde şehir oldukça genişlemiş mimari açıdan zenginleşmişti, yoğun bir ticari hayat yaşanıyordu.

    Miladi 70 yılında başlayan Yahudi isyanını bastıran Romalı Titus şehri tamamen yıkmıştır. Ardından vali olarak atanan Herodot tarafından şehir nispeten toparlanmış, surlar tekrar inşa edilmiştir. İlerleyen dönemlerde Silvan Mahallesi de şehre katılmıştır.

    İlerleyen asırlarda şehir ciddi savaşlara sahne olup sürekli el değiştirdi. Çeşitli dönemlerde hasar gören surlar sürekli onarımla ayakta tutulmaya çalışıldı. Surlar şehri korumakta oldukça faydalı olmasına rağmen çevredeki devletler içinde sağlam surları ile güçlü bir kale görünümünde olan Kudüs iştah kabartıyordu. Bu sebeple Selahattin’in fethinden sonra surlar yıkıldı ( o dönemde bu uygulamaya yanık tarla taktiği deniyordu) Geçen asırlardan sonra Kanuni Sultan Süleyman tarafından yeniden inşa edildi.

    Ayrıntılar

    Kudüs Kalesi

    Kale, Kudüs eskişehir surları üzerindedir. Eski beldenin batı tarafında El Halil kapısı bitişiğinde olup ana kapısı Hz. Ömer meydanına açılmaktadır. Kalenin ilk olarak M.Ö. 38 yılında inşa edildiği sanılmaktadır. Eyyubiler, Memluklular ve Osmanlılar tarafından sık sık onarım ve yenileme yapılmıştır.

    Kudüs’ün tamamına hâkim, en yüksek tepenin üstünde inşa edilmiştir. Konumu itibariyle şehrin en zayıf kısmının güvenliğini sağlamaktadır.

    Kale tarih boyunca farklı isimlerle anılmıştır. İlk kez yaptıran Herodot’tan dolayı Herodot Kalesi, el-Halil kapısına yakınlığından dolayı El Halil Kapısı Kalesiolarak ta bilinen kaleden bazı kaynaklarda Davut mihrabı kalesi olarak ta bahsedilmektedir. İşgalci rejiminin ısrarla empoze etmeye çalıştığı Davud Kalesi, Davut Müzesi isimleri ise tarihte karşılığı olmayan, suni bu sebeple de siyasi kaynaklar dışında kullanılmayan / kabul görmeyen bir isimdir.

    Güvenlikten endişe edildiği zamanlarda içine su doldurmak için kazılan hendekler halen varlıklarını sürdürmektedir.İlk inşa tarihinden itibaren önemini koruyan kaleye sürekli ilaveler yapılmıştır.Bunların en eskileri ise iki kulesi ve surlarıdır. Kale eser olarak İslami mimarisinin tüm özelliklerini taşımaktadır.

    Eyyubiler fetihten hemen sonra yapıyı tamamen yeniden restore etmişler, Memluklular döneminde ise kalenin önemi fark edilmiş daha güvenli hale gelmesi için tadilatlar yapılmıştır. Kalede bulunan eski vakfiyelerin bir tanesinde 1310 yılında kalenin geniş alanları ve kaleye asma köprü dâhil birçok eser yaptıran kişinin Memluk’lu Sultanı Nasıreddin Muhammed Bin Kalavun olduğu ifade edilmektedir.

    Osmanlı Döneminde kale girişinin sol tarafında gelen ziyaretçilere bekleme alanı ve açık mescit, eğitim alanı ilave edilmiş. İlerleyen yıllarda bir cami ve sonradan bir minare yapılmış, kalenin bitişiğinde Osmanlı Kışlası olarak bilinen büyük yapı inşa edilmiştir.

    Kaleyi Yahudileştirme projesi; işgal rejimi kaleye Yahudi kimliği eklemek için önce ismini Davud Kalesi olarak değiştirdi, sonra kalenin bir kısmını müzeye çevirdi. 1980'li yıllarda müzeye çevrilen kalenin önemli bir kısmındagerçek dışı bilgilerle işgal devletinin propagandası yapılmaktadır. Müzeye dönüştürülen odaların bir kısmı“zaman tüneli “adıyla organize edildi. Her odada Kudüs’te bir dönem bulunmuş medeniyetlere ait tanıtıcı maketler bulunuyor. Bu şekliyle adeta hoşgörü mesajı verilirken esas amaç olan “Süleyman mabedi “ mesajları da itina ile dikkat çekmeyecek şekilde aralara yerleştiriliyor. Müze haline getirilen kısım ciddi bir gelir kapısı olmasının yanında gece yapılan sinevizyon gösterimlerinde de aynı mesajlar çeşitli materyallerle empoze edilmeye çalışılıyor.

    Kalenin yanında bulunan Osmanlı yadigârı kışlada şu an bir polis karakolu olarak kullanmaktadırlar. Karakol Kudüs’ün en büyük karakolu olması sebebiyle, Mescid-i Aksa murabıtlarının yolu maalesef mutlaka buraya düşüyor. Para cezaları, kimliğe el koyma ve uzaklaştırma cezaları burada veriliyor.verilmektedir.

    Ayrıntılar

    El Maristan El Salahiy

    El Maristan El Salahi Hastanesi, Kıyamet Kilisesi'nin yakınlarında Dabbağa (Dericiler) mahallesinde bulunmaktadır. Maristan sözcüğü farsçadan gelmekte olup, şifahane ve hastane anlamlarına gelmektedir. El Maristan El Salahi denmesinin sebebi Sultan Selahaddin Eyyubi tarafından satın alınarak vakfedilmiş olmasıdır. Selahaddin Eyyubi Kudüs'ü fethettikten sonra hastanenin olduğu alanın tıp okulu ve hastane olmasını emretmiştir. Çeşitli bölgelerden getirilen ilaçlarla döneminde tedavisi zor olan birçok hastalık burada tedavi edilebilir hale gelmiştir. Hastalardan muayene ücreti talep edilmediği gibi ilaçları da ücretsiz verilmiştir. Ayrıca, medrese öğrencilerine en iyi şekilde eğitim verilerek, burada eğitim alan doktorlar bu hastanede ve farklı hastanelerde istihdam edilmiştir.

    Ayrıntılar

    Haseki Sultan Tekkesi

    Haseki Sultan Tekkesi, Mescid-i Aksa’nın Nazır kapısına çıkan yol üzerindedir. Memluk Döneminde ait 1388 yılında inşa edilmiş es-Sit Tunşuk’ül Muzafferiye sarayını 1552 yılında Kanuni Sultan Süleyman Han’ın eşi Haseki Hürrem Sultan tarafından satın alınarak imaret ve tekkeye dönüştürdü. Tekke içerisinde iki adet fırın, yetimlere ve ihtiyaç sahiplerine yemek ikram eden geniş bir mutfak, mescit, kiler, ambar, odunluk, yemekhane, tuvaletler, han ve ahırdan bulunmaktadır. Tekkede her gün binlerce kişiye yemek ikram edilmektedir. Tekke her zaman gerek dönemin Osmanlı sultanları gerekse şehrin valisi tarafından yakından takip edilmiş, hizmetin aksamaması sağlanmıştır.İmarette hazırlanan yemekler; ihtiyaç sahibi aileler, Mescid-i Aksa’ya gelen ziyaretçiler ve Mescidin murabıtlarına dağıtılmaktadır.

    Tekkenin bir kısmında sufilerin, zahitlerin ve fakirlerin konaklayacağı 55 oda bulunmaktadır. 1552 tarihli vakfiyede imarette çalışan personel sayısı 37 iken, 1557 yılında bu sayının 49 olduğu anlaşılmaktadır. İmarette aşçı, kilerci, kâtip, çanakçı, bulaşıkçı gibi daha çok yemek işiyle ilgilenen personelin yanı sıra yapılarda oluşabilecek tahribata müdahale için tamircilerin de görevlendirildiği yazılmaktadır.

    Ayrıntılar

    Osmanlı Kışlası

    Kışla; Kudüs’ün idaresi İbrahim Paşa’ya geçmesini takiben 1830 lu yıllarda yapılmıştır. Şehrin kontrolü Osmanlı’ya geçtikten sonra hapishaneye çevrilen yapı İngiliz ve Ürdün idaresinde de bu şekilde kullanıldı.

    İsrail işgal yönetimde toplama kampı gibi kullanılan yapı maalesef sayısı bilinmeyecek kadar çok Filistinlinin hafızasında kötü hatıra olarak yer bulmaktadır.

    Ayrıntılar

    Rum Ortodoks Patrikhane Müzesi

    Bu Bölüm Yapım Aşamasındadır

    Ayrıntılar